19 Nisan 2024 Cuma

HEM GERÇEK HEM MÜKEMMEL - 2


12 yıl önce yazdıklarımın böyle ilgi göreceğinbilsem ikinci bölümü bu kadar geciktirmezdim doğrusu.

Evet, 12 yıl önce yazdığım ilk bölüm, Edirne MHP il başkanlığı seçimi öncesi kaleme alınmıştı. Seçilemezse MHP’nin ve ülkenin kaybı olacağı notuyla bitmişti

 

Seçildi seçilmesine de… 

 

Seçilirken daha baştan riyakârlık yapmadan yine dürüstçe tavrını koyuyor, kongre konuşmasında topluluğa şöyle hitap ediyordu: “Biz artık bilge liderler tarafından idare edilmek istemiyoruz. Biz ortak akıl ve ekip ruhu ile 21. yüzyılın yeni dinamiklerini kavramış, insan merkezli siyaset üreten bir yapı tanzim etmek istiyoruz.”

 

Edirne gibi küçük sayılabilecek bir ilde yapılan bu konuşmaTolga Akalın’ı tanımayanlar için fazla iddialı gelebilirdi tabii ki. Oysa onu tanıyanlar şu gerçeği iyi biliyordu: MHP daha önce, ülke genelinde en yüksek oy oranına ulaşıp iktidara geldiği seçimde dahi Edirne’den hiç milletvekili çıkaramamıştı. MHP Edirne’deki ilk milletvekilliğini, Akalın’ın 2006’daki il başkanlığını kazanmasının ardından 2007 yılında gerçekleşen genel seçimde kazanmıştı. 

 

İnandığı hedefleri tutturmak adına gece gündüz çalışırdı. Doğru bildiklerini söylemekten çekinmezdi. Muhteşem hitabetine rağmen onun asıl öne çıkan yanı teşkilatçılığı, çalışkanlığı, bilgeliği, üretkenliği ve aksiyon adamı oluşuydu. Zaten bugün de kendisini var kılan ve iddialı tutan bu özellikleriydi. O yüzden, tanıyanlar o sözlerdeki iddiasına er veya geç ulaşacağını biliyordu. Lafın gelişi er veya geç desem de, aslında geç olacağını da hepimiz biliyorduk. 

 

Mehmet Tolga Akalın bu sözünün gereği olarak bir tavır koydu, birlikte hareket ettiği 8 il başkanı ile birlikte. Kader yine ağlarını örmüş 2006 kongresine benzer bir sona doğru ilerlemişti. Hatırlayanlar vardır belki, kongrede desteklediği aday yarışı kaybetmiş, açık destek veren 8 il başkanından 7si görevlerinden alınmış, sonrasında yine yalnız bırakılmışlar, kendi aralarında toplantılar yapıp, hukuki mücadele vermek zorunda kalmışlardı.

 

2012 yılında yapılan büyük kongrenin ardından yeniden il başkanlığından alınan Tolga Akalın, milletin talep ve beklentisini tespit etmek maksadıyla yaklaşık 1 yıl süreyle Türkiye genelinde nabzı tutmaya çalıştı. Yaptığı istişarelerde öne çıkan tek ismi gördü. Milletin iradesine, teveccühüne karşı dayatma ile “Ben bunu istiyorum” diyerek netice alınamayacağını çok iyi bildiğinden, bu iradeye saygı göstererek 2013 yılında Meral Akşener ile ilk samimi görüşmesini yaptı. Bu tarihten itibaren yakınlıkları ve ilişkileri hep devam etti ve 2015 yılı Kasım ayında gerçekleşen seçimlerde ortaya çıkan MHP açısından başarısız sonucun ardından sahaya çıktı.

 

MHP içerisinde olağanüstü kongre için imza toplama süreci boyunca Meral Akşener’in en yakınındaki iki kişiden biriydi. Müsavat abi ile birlikte bir otel odasında aylarca sürecek bir mücadelenin içinde buldular kendilerini. MHP gibi bir partide isminin deşifre olacağını bilen delegeden imza toplamak zordur. Zaten daha önce benzeri girişimler hep başarısız olmuştu. Buna rağmen Mehmet Tolga Akalın’ın milletin teveccühünün Meral Akşener’den yana olduğuna dair iddiasında ne kadar haklı olduğu görülmüş, tek başına Meral Akşener %20 imza gerekirken delegenin neredeyse %40’ının imzasını almıştı. Ardından mahkeme süreçlerinde kendini gösteren hukuk bilgisi, il ziyaretlerinde organizasyon kabiliyeti, 15 Mayıs’ta iptal edilen kongre salonunun önünü bir miting alanına dönüştürme fikri gibi özellikleriyle önemli roller üstlenmişti.

 

Sonrası malum, 700‘den fazla delegeyle gerçekleştirilen kurultay tuhaf bir mahkeme kararıyla iptal edilmiş, Meral Akşener MHP’den atılmış ve milletin talebine cevap verebilmek için kalan tek yol olan İYİ Parti kurulmuştu.

 

Mehmet Tolga Akalın partileşme sürecinin de ilk günden beri içinde aktif olarak yer almış, genel merkez yönetiminde bulunmuş fakat ne 2018 ne de 2023 seçimlerinde milletvekilliğine aday olmuştur

 

Bu fedakâr ve beklentisiz tavrı her ne kadar benim gibi onu sevenleri kızdırsa da o partisi için mücadeleyi sürdürmüş, her seçim birçok ilde çalışmalara katılmış, her hafta Keşan’dan Ankara’ya gelip Genel Başkan Yardımcısı olarak katkı vermeyi sürdürmüştür. Her başarılı olduğu Genel Başkan Yardımcılığından sonra sorumluluk alanı değiştirilmiş, örneğin bundan önce Milli Güvenlikle ilgili genel başkan yardımcılığında yeni teknolojik silahlarla ilgili raporlarının yanı sıra, Milli Savunma Bakanlığının yeniden yapılandırılması konusunda bir rapor hazırlayıp kamuoyu ile paylaşmışken, daha dar bir alana sıkıştırılmış, başka partinin önemli rol kaptığı göç konusunda yine milli göç doktrini raporunu hazırlayarak çok değerli bir çalışmaya imza atmıştır. 

 

Kimselere duyurmak gibi bir çaba içerisine girmese de parti içinde demokrasiyi ve hukuku koruma, kurucu çekirdeği muhafaza etme yönündeki çabaları da bence çok değerli ve önemlidir. Bir örnekle basitçe ifade etmem gerekirse, memleketim olması sebebiyle bizzat şahit olduğum hadisede, Aydın il başkanı disipline sevk edilmiş, tüzüğe uygun olarak il yönetimi kendi içinde oylama yaparak yeni bir il başkanı seçmişti. Parti üst yönetiminde pek çok kişi böyle bir seçim yapılamayacağını, genel merkezin başkan atayacağını ifade etmiş, Mehmet Tolga Akalın tek başına direnerek hiçbir özel hukuku olmadığı halde sadece parti içi demokrasiyi korumak adına Aydın il yönetiminin kendi seçtiği il başkanının devamından yana tavır koymuş, illa benim adamım olsun diyenleri kızdırmıştır.


Ne çok siyasetten ve siyasi kariyerinden bahsettim değil mi? Oysa bazen düşünmeden edemiyorum. Kazanamazsa MHP kaybeder, ülke kaybeder diye yazdığım kongreyi O kazanınca ben mi kaybettim?

 

2016 yılında siyasetten elimi eteğimi çekince gördüm ki, çok daha keyifli bir hayat mümkünmüş.

 

Tolga Akalın ile güzel vakitler geçirdik her zaman, acaba bunu arttırabilir miydik?

 

Çeltik tarlalarında veya ayçiçeklerinin arasında daha fazla gün batımı izleyebilir miydik?

 

Dedeağaç’ta deniz kenarındaki restoranda Yunan mezelerinin tadını daha fazla çıkarabilir miydik?

 

Şu dalgıçlığı bana da öğretir miydi?

 

Motorunun arkasına alıp gezdirir miydi demeyeceğim, aman hiç bana göre değil.

 

Tarlaya koyduğu iki karavandan birinde daha sık misafir eder miydi bizi? O sivrisineklerin cirit attığı, gün doğar doğmaz sıcaktan boğulduğumuz karavana beni O’ndan başkası da sokamazdı ya neyse.

 

Ne anlatsa coşkuyla anlatır, ne anlatsa dinletirdi. Bir gün füzeler hakkında konuşurken, ertesi gün pirinç tarlasına dökülen pirinçlerle beslenecek kazlar projesinden bahsederdi. Bunu denemek için ilk etapta aldığı 400 kazı gösterdiği bile olmuştur. Daha fazla, her konuda sohbet etmek mümkün olur muydu acaba?

 

Hem siyasi tarafta hem de sosyal hayatta anlatılacak ne çok şey kaldı. Yazsam yazmaya doyamam ama bunca yıldır yazan birisi olarak bilirim ki okuyucu da bundan fazlasını istemez artık.

 

Şimdi yine bir yol ayırımında.

 

Kaybederse İYİ Parti kaybedecek.

 

Kaybederse ülke kaybedecek.

 

Bu defa sadece Sinem ve yeğenlerim değil, önemlortamlarda bile telefonunda izlediği tarlalara gübre atarken arayıp Trakya ağzı ile şakalaştığı roman çalışanları, çok ihmal ettiği Ergenekon ve Balyoz davalarındaki avukatlık işlerini yürüttüğü bürosundaki genç arkadaşları, sevgiyle sarıldığı atı, Toroman adlı motoru, bir de ben kazanacağız.

 

Memleket mi ben mi ona da siz karar verin artık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder